Babası: Ahmed Han- I
Annesi: Mahpeyper (Kösem) Sultan
Doğumu: 5 Kasım 1615
Vefatı: 18 Ağustos 1648
Saltanatı: 1640-1648
Osmanlı padişahlarının on sekizincisi ve İslam halifelerinin seksen üçüncüsü. Sarayda iyi bir eğitim ve tahsil gördü. Ağabeyi Sultan dördüncü Murad’ ın ölümünde, hayatta kalan tek Osmanlı şehzadesiydi. Ağabeyinin genç yaşta ölümüne bir türlü inanamadı. Sultan olduğunu bildiren annesine ve paşalara: “Allahü teala padişah kardeşimizin ömrünü uzun etsin. Bize sultanlık lazım değildir. Padişah kardeşimizin ömrüne duacıyız.” dedi. Ancak annesi ve devlet adamlarının ısrarı ile ağabeyi sultan dördüncü Murad’ın naşını gördükten sonra taht odasına geçti. Hırka-ı seadet dairesinden getirilen hazret-i Ömer’ in sarığı besmele ile başına sarıldıktan sonra ellerini açtı ve “Elhamdülillah. Ya Rabbi! Benim gibi zayıf bir kulunu bu makama layık gördün. Saltanat günlerimde milletimi hoş hal eyle ve birbirimizden hoşnud eyle” diye dua ederek tahta oturdu (9 Şubat 1640).
Sultan İbrahim Han’ ın tahta geçtinin ilk senesinde Mirgünoğlu hadisesi vuku buldu. Dördüncü Murad’ın İran seferi sırasında Revan kalesi kumandanı olan Emir Mirgünoğlu, kalenin fethinden sonra affedilerek Emirganda oturmasına müsade edilmişti. (Bugün Emirgan adı bu zatın isminden dolayı gelmektedir.) Sefih, ayaş ve ahlaksız bir kimse olan Mirgünoğlu, Sultan dördüncü Murad’ ın ölümünü fırsat bilerek bölücü ve yıkıcı propagandalar ile müslümanları aldatmaya başladı. Bu faaliyetleri üzerine Sultan İbrahim Han yerinde bir kararla onu idam ettirdi. Hurufiler ve mülhidler, bundan dolayı Sultan İbrahim’ e düşman oldular. Çeşitli iftiralarda bulundular. Öldürülen Mirgünoğlu’ nu da Kesikbaş Evliya diye propagaanda aleti yaptılar. Bu yalana ve uydurma hikayelere inananlar bu müslüman Türk sultanına bilmeyerek deli diye iftira etmektedirler.
İbrahim Han bundan sonra dış Mes’elelerile ilgilenmeye başladı. 1637 yılında Ruslar tarafından işgal olunan Azak kalesi üzerine bir ordu gönderdi. Kırım kuvvetlerine gelince Ruslar kaleyi teslim ettiler. Almanya sınırında ise akıncılar daimi olarak Avusturya’ ya akınlar düzenliyorlardı. 1641 yılında düzenlenen akında, Osmanlı akıncıları Bavyera içlerine kadar ilerledi. Kuzey Bavyera’ daki bazı kasabalar Osmanlı hakimiyetini kabul ettiler. Bu akınlardan büyük zarara uğramaları üzerine, İmparator Ferdinand Osmanlı fetihlerini kabul ederek Zitvatoruk antlaşmasını yeniletmeye muvaffak oldu.
Diğer taraftan Malta Saint-Jean şövalyelerinin fırsat buldukça Türk ticaret gemilerine saldırmaları yüzünden, Sultan İbrahim Han onların en büyük sığınağı olan Grid adasının fethini emretti. 20 Haziran 1645′ de Sakız adasından denize açılan Osmanlı donanması, 17 Temmuz’ da Girid’ in Hanya limanını fethetti. Hanya’ nın Osmanlılar tarafından fethi, Avrupa’ da büyük akisler uyandırdı. Almanya ve İtalya, asker göndererek Venedik’ e yardım etmek kararı aldı. Bu sırada Hanya muhafazasıne getirilen deli Hüseyin Paşa, harekata devamla Resmo kalesini ele geçirdi. Osmanlı donanması muharebeye devam ederken, Sultan İbrahim’in hal’i olayı meydana geldi.
1647′ de Kara Musa Paşa’ nın ölümü ile Sadaret makamına getirilen Hezar-pare Ahmed Paşa’ nın dikkatsiz ve adaletsiz davranışları aleyhte büyük bir propaganda ile isyanı beraberinde getirdi. Bu arada hurufilerin Sultan İbrahim Han aleyhine yaptıkları iftiralar da hedefine ulaşmıştı. Nitekim Hezar-pare Ahmed Paşa aleyhine olarak başlayan isyan, Sultan İbrahim Han’ ın da tahttan indirilmesiyle sonuçlandı. Tahta oğlu dördüncü Mehmed Han çıkarıldı. İyancıların önderi olan Sofu Mehmed Paşa, Sultan İbrahim hayatta durdukça rahat edemeyeceğini bildiğinden, kendisini şehid ettirdi. (18 Ağustos 1648)
Sultan İbrahim, çok cömert ve lütufkar olup, fakirlere, acizlere ihsanı pek çokto. Devrinde maliye düzeltilip, milletin kıtlık çekmemesi ve israfın önlenmesi için fermanlar çıkarıldı. Beylerin zalim olmaması ve halka zulüm yapmaması için çok dikkat ederdi. Halka zulüm yapan ister idareci, ister halktan bir kişi olsun, mücadele eder ve muhakkak cezasını verirdi. Halkın rahat ve huzurunu her şeyin üzerinde tutardı. Bir gün tedbil-i kıyafeyle gezerken fırın önünde ekmek almak için uzun kuyruklar olduğunu gördü. Saraya döner dönmez Sadrazama; “Teba-i şahanemden hiçbirisinin ekmek almak için bir dakika bile beklemesine rızam yoktur” Bir hoşca mukayyed olasın… Ve illa başını keserim” diye emretmiştir. Bundan sonra da kuyruklar olmamıştır.
İbrahim Han devrine kadar uzanan Osmanlı kaynaklarının bir tanesi hariç, bu Sultan’ın akli dengesinde bir bozukluk olduğuna dair hiç bir bilgi yoktur. Karaçelebizade’ nin Ebrak kitabındaki Sultan’ ın aleyhinde olan yazı, bu zatın Sultan’ ın tahttan indirilmesinde ve öldürülmesinde rolü olduğu, kindarlığı ile tanıdığındani tarih için muteber kabul edilmemektedir. Tarih, Sultan’ın deli olmadığını iftiralara uğradığını kabul etmektedir.